TÜM TARİHİ KONULARI |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yağ kuşları "Steatornithidae" familyasında yalnızca bir nev'i ile temsil edilir. Bu kuşlar, çevrede yaşayan insanların kıyımına rağmen hâlâ Güney Amerika'nın kuzeyi ve Trinidad'da hayatlarını sürdürmektedirler. Çoban aldatan kuşlarına benzeyen bu kuşlarla bionik ilmi, teknolojiyi geliştirmek gayesi ile yakından ilgilenmektedir.
Latince'de "Steatornis caripensis", İspanyolca'da ise, gıcırdayan, inleyen mânâsında ki "guacharos" ismini alan yağ kuşlarının ağırlıkları 400 gram olup, tüyleri diğer gece kuşlarına nazaran daha sıktır. Basamaklı ve on dengeleyici tüye sahip kuyrukları; üst kısmı kıvrık, yırtıcı kuşlarınkini andıran, kuvvetli gagalan vardır. Erişkin kuşlar uzun (yaklaşık 40 cm.) ve incedir. Tüyleri beyaz benekli ve kızıl kahverengi olup, uzun sivri kanatlan vardır. Dalgalı şekilde yükselip alçalarak, süratle uçarlar.
Gece kuşları içinde bu küçük nev'i en çok dikkati çekendir. Bu kuşlar mağaralarda yaşayıp, geceleri yiyecek aramaya çıkarlar. Orman çilekleri ve palmiye meyveleri gibi tropik yemişlerle beslenirler. Akşamın ileri saatlerinde birkaç kuş mağaradan dışarı keşif uçuşu yapar. Kısa bir süre sonra, bunları yemiş arayan diğerleri takip eder. Karanlıkta dahi bir arada olurlar ve sürekli ses çakartırlar. Kendilerine verilen çok gelişmiş koku alma hisleriyle, geceleri bile meyvelerini rahatça bulurlar. Ağaç tepeleri yakınında helikopter gibi uçuşup uygun zamanda gagalarıyla meyveleri koparırlar. Yeni günün ağarması ile dalgalar halinde geri döner, orman labirentinin içinde yanılmaksızın yollarını bulup, gün boyunca mağaralarında kalırlar, Bu mağaralar bazen bir kilometre uzunluğunda olur. Burada, yarasalarla beraber, İnsan dışında bütün düşmanlarından korunmaktadırlar. Karanlık mağaralar ve ormanlarda hiç bir yere çarpmaksızın uçarken hususi radarını kullanır. İnsan kulağının duyabileceği seslerle, gıcırtılı ötüşünü yansıtan cisimlerin, uzaklığını ye yönünü bulur. Bu sesin frekansı saniyede yaklaşık 7300 titreşim olup, yarasanın çıkardığı ultrasonik titreşimlerin altındadır. Kuşun uçuşu esnasında bu notalar, onun çıkardığı diğer sesler arasında bir çeşit metalik tıkırtı gibi duyulur. Mağaranın karanlık derinliklerine geldiğinde, bu sesi devamlı şekilde çıkartır. Yaratıcının kendisine bahşettiği bu sonara benzer mekanizma ile mağaranın dar ve karanlık geçitlerinde sesini yansıtarak aynen yarasalar gibi hiç bir yere çarpmadan ve şaşırmadan yönünü bulabilir.
Yağ kuşları için en büyük tehlike insanlardır. Bu kuşların bulunduğu Venezuela'nın Caripe mağaraları civarında bulunan yerliler, dinî Yuhanna gününde, ellerinde uzun meş'alelerle bu kuşların bulunduğu mağaralara girerek genç yağ kuşlarından binlercesini öldürmektedirler. Bu katliam esnasında büyük kuşlar yuvalarını korumak için bağırarak yerlilerin başları etrafında dönmeye başlarlar. Bu arada kendilerini koruyamayan genç yağ kuşları yere düşer ve hemen öldürülürler. Mağaranın ağzı kapatıldığı için kuşlar dışarı kaçma İmkânını bulamazlar ve bu katliamda binlerce yağ kuşu hayatını kaybeder.
Bu katliam zamanı, genç yağ kuşlarının göğüslerinin kuvvetli bir şekilde yağ depolandığı devrelere rastlar. Öldürülen kuşların göğüslerindeki yağlar çıkarılarak testilere doldurulur. Yarı akıcı, açık sarı renkte, kokusuz ve berrak olan bu yağ öylesine mükemmeldir ki, yemeklerde ve aydınlatmada kullanılmasının yanısıra, hiç bozulmadan bir yıl saklanabilir, Venezuela hükümeti bu katliamın önüne geçebilmek için geniş bir yağ kuşu mağarasını tabii koruma bölgesi ilan etmiştir. Rehber refakatinde bir turist, mağarayı ziyaret edip kuşların yuvalarını inceleyebilir. Bu yuvalar, yağlı palmiye çekirdeği dolu dışkıdan ibaret yassı konilerdir. Koninin tepesinde sığ bir girinti İçinde üzerinde hem erkek hem de dişi kuşun kuluçkaya yattığı bir-iki yumurta vardır.
Bu kuşlar ilk defa 1799 senesinde Alman tabiat alimi Alexander von Humboldt tarafından ilim dünyasına tanıtılmıştır. Humboldt, kuşu Kuzey-doğu Venezuella'daki Caripe mağaralarında bulmuştur. Humboldt hadiseyi şöyle anlatır: "Fenerlerimizi yakmadan 150 metre tırmanmıştık. Işığın azaldığı noktada gece kuşlarının gıcırtılı ve kısık sesleriyle kendi adlarını (guacharos) bağırdıklarını duyduk. Karanlık bir mağarada, böylesine binlerce kuşun çıkardığı gürültü tarif edilebilir gibi değildi."
Venezuella'lı kuş araştırıcısı William H. Phelps Jr., karanlıkta gözleri görmediği için, sesle yön bulmaya çalışılan bu kör uçuş esnasında, yağ kuşunun yankı hasıl edici kabiliyetini incelemiştir. Bu incelemede, çok sayıda cihaza ihtiyaç duyulmuştur: Yüksek frekanslı ses ve ışık dalgaları analizi İçin film makinaları, teyp kayıt cihazları, katod ışını osiloskopları, transformatör ve akümülatörler...
Kuşun işitme kanalları tıkandığında, yollarında bulunan her cisme çarpmışlar, aydınlıkta ise, gözlerini kullanarak gayet rahat uçmuşlardır. Gündüz ışığında kulakları açık uçtuklarında, gözlerinin yanında kulaklarından da İstifade ettikleri tesbit edilmiştir.
Phelps, mağaralarda çıkarılan seslerin değişik olduğunu farketmişdir. Fakat bu metalik tıkırtı, daima bir fon olarak kalmıştır. Geceleri, kuşlar mağarayı boşaltırken bu ses, diğer bütün seslere baskın olmaktadır.
Kuş bir maniaya yaklaştıkça tıkırtının ritmi, aradaki mesafenin azalması ile artmaktadır. "Kör uçuş"ta kuşların bu işitilebilir sesin yankısından faydalandıkları kesindir. Tıkırtı, ortalama 7300 Hz. frekanslı ve 0.002 saniye süreli seslerden ibarettir. Araştırmacılar bu kuşların, aynı sesi çıkaran binlerce komşuları arasından, kendi seslerini nasıl ayırt ettiklerini hâlâ anlamış değildirler. Bu, Yüce Yaratıcı'nın sırlarla dolu olarak yarattığı dünyamızda, ilim adamlarının çözmeye çalıştıkları sırlardan sadece bir tanesidir.
İnsanların yankı yerini belirlemede henüz elde ettikleri teknolojiyi, yağ kuşlarının enterferansı yok ederek cisimlerin yerini büyük bir ustalıkla belirlemede kullanmaları, kendilerine bu kabiliyeti verenin, ilminin sonsuzluğunu göstermez mi? Demek ki, bu hasletleri, ilk yaratılıştan beri bu kuşlara veren ve onların ihtiyaçlarına göre ayarlayan, herşeyin üstünde bir tanzim edici güç vardır ve bu güç her yerde ve her zaman kendini göstermektedir.
Emin Manisalı
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|