TÜM TARİHİ KONULARI |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ARAPZADE ARİF EFENDİ
Osmanli Seyhülislamlarindan olan Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1740 yilinda dogdu. Medrese tahsilini tamamladiktan sonra, kisa zamanda mahreç ve bilad-i erbaa derecelerini geçen Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1785'te Yenisehr-i Fener kadiligina atandi. Bir süre sonra Mekke kadisi, 1789'da ise Istanbul kadisi oldu. 1795'te Anadolu, 1800'de Rumeli kazaskerligine tayin edildi.
Sultan Üçüncü Selim'in tahtan indirilip yerine Sultan Dördüncü Mustafa'nin padisah olmasindan sonra, seyhülislamlik makaminda da degisiklik yapildi. Serifzade Mehmed Ataullah Efendi'nin yerine seyhülislamliga getirildi. Yirmibes günlük seyhülislamlik dönemi buhranli geçti. Ne Sultan III. Selim'i tahta çikarmaya çalisan Alemdar Mustafa Pasa'ya, ne de Sultan IV. Murad'a yaranamayan Arapzade Mehmed Arif Efendi, Sultan Ikinci Mahmud'un tahta çikmasindan sonra, bu görevden azledildi. 14 Mayis 1826'da Istanbul'da ölen Arif Efendi, Çarsikapi'daki Sinan Pasa Medresesi haziresine defnedildi.
BARBOROS HAYRETDİN
Büyük Osmanli kapdan-i deryasi. Asil adi Hizir iken, din ve devlet yolunda yaptigi faydali islerden dolayi, Kanunî Sultan Süleyman tarafindan, dîne hayri dokunan manasina gelen Hayreddîn lakabi verildi. 1466'da, bir rivayette de 1483 senesinde Midilli'de dogdu. Dogu Akdeniz kiyilarindaki devletler arasinda, agabeyinin yerini almasindan veya kizil sakalli manasina gelen Barbarossa ismiyle meshur oldu.
Midilli. Fatih Sultan Mehmed Han tarafindan fethedilince, kale muhafizi olarak buraya yerlesen ve aslen Vardar Yenicesi'nden olan Yakub Aga'nin dört oglundan üçüncüsü idi. Ishak ve Oruç isminde iki agabeyi ve Ilyas adinda bir kardesi vardi. Ilyas, Oruç ve Hizir reisler babalarinin ölümünden sonra deniz ticareti yapmaga basladilar, ishak ise denizciligi sevmediginden Midilli' de çalisiyordu. O devirlerde kor-sanlarla dolu Akdeniz'de deniz ticareti tehlikeli bir isti. Nitekim Oruç Reis, en büyük korsan yatagi Rodos adasinin sövalyeleri tarafindan esir edildi. Kardeslerinden Ilyas da sehîd düstü Hizir Reis kardeslerinin intikamini almak için korsanlarla mücadele etmege basladi. Bir süre sonra, agabeyi Oruç Reis'in esaretten kurtuldugunu, Tunus ileTrablusgarb arasinda bulunan Cerbe'de bulundugunu ögrendi. Korsan-larla mücadele etmek için daha güçlü bir kuvvete ihtiyaç oldugunu anlayan Hizir Reis, 1504 senesinde agabeyi Oruç Reis'in yanina gitti, iki kardesin kurduk-lari filo gittikçe kuvvetlendi ve Cerbe limani ihtiyaçlarini karsila-yamaz oldu. Tunus beyi Hafs hanedanina müracaat ederek, ganîmetlerin beste birini vermek sartiyla Halk-ül-Vad kalesi ve Büyük Osman-li kapdan-i deryasi Barbaros Hayreddîn Pa-sa.limaninda üs kurmak için anlasti-lar (1512).
Ceneviz, Fransiz, ispanyol ve Venedik gemilerine karsi kazan-diklari zaferler, kisa zamanda ser-vet. kuvvet ve söhretlerini arttirdi. Bu arada, o zamana kadar dogu Akdeniz'de çalisan Kemal Reis. Kurdoglu Muslihiddîn Reis. Muhyiddîn Reis, Aydin Reis ve Sinan Reis; Hizir ve Oruç reisin filosuna katildilar. Kuzey Afrika' daki bazi kabilelerin ileri gelen-leri. zalim beylere ve bölgeyi isgal eden Ispanyollara karsi Oruç ve Hizir reisleri yardima çagirinca, Barbaros kardesler 1516'da bas-lattiklari mücadele île ispanyollari Kuzey Afrika'dan çikararak. Becel, Cicel, Sirsel ve Cezayir kalelerini ele geçirdiler Oruç Reis kendisini Cezayir sultani Hani ilan ederek bir devlet kurdu, ispanya' nin müttefiki olan Tenes ve Tlemsan'i da ele geçirdi Fakat ispanyollara siginan Tiemsan beyi, ispanyol kuvvetleri ile tekrar hücüma geçti. Yapilan harbde Oruç Reis sehîd oldu.
Oruç Reis'in sehadeti sonrasinda çikan karisikliklarda Hizir Reis, mertlik ve savaslardaki usta-ligini ortaya koyarak, Cezayir sehrini ispanyollara karsi en iyi sekilde savundu. Daha sonra Ispanyol ve yerlilerin tekrar hücum edecegini ve bu durum karsisinda zayif kalacagini anla-yan Barbaros, 1519 senesinde Osmanli sultani Yavuz Selîm Han'a dört gemiden meydana gelen bir hey'et göndererek, topraklarinin Osmanli hakimiyetine kabülünü diledi. Yavuz Sultan Selîm Han bu teklifi memnuniyetle kabul edip, Barbaros'a beylerbeyi'ik payesi verdi. Her türlü yar-dimi vadetti ve iki bin kisilik bir yeniçeri kuvveti ile top gönderdi. Ayrica Anadolu'dan asker top-lama izni verdi. Bu tarihten Itiba-ren bütün Türk ve müslüman denizciler onun emrine girdiler. Kisa zamanda bütün meshur denizcileri toplayan Barbaros, kirk teknelik bir donanma kurdu.
Cezayir, Sirçel ve Tenes tekrarele geçirildi. Cezayir sehri yakin-larindaki Penon kalesi Ispanyol-larin elindeydi. Bunlar, bilhassa Pazar günleri müslümanlarin bulundugu sehri topa tutuyor-lardi. Barbaros, Penon kalesini kusatarak teslim olmalarini teklif etti. Kabul edilmeyince, lagim kazip kaleyi havaya uçurarak zap-tetti. Aydin Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerine seferler düzenleyerek esir ve ganimetlerle dönüyorlardi. islam alemini sevindiren bu zafer-ler, hiristiyanlari mateme bogu-yordu. Rahiplerin gönderdigi sikayet mektuplari ve bizzat gelen sikayetçilerin verdigi kara haber-ler, o zamanlar Almanya, Italya, Hollanda ve ispanya tahtlarina sahib olan Imparator Besinci Sariken'i bir meclis toplamaga mecbur etti. Toplanan bu meclis, ispanyol ve Fransiz deniz kuvvetlerinin Andrea Doria komutasinda, Barbaros'un üzerine gitmesini kararlastirdi Bu gayeyle yola çikan haçli donanmasi, Kuzey Afrika'da bir hareket üssü elde etmek için kirk gemilik bir filo île Sirsel'e çikarma yapti. Ancak sehri müdafaa edenler. Andrea Doria'yi bir çok ölü birakarak çekilmeye mecbur ettiler. Hayreddîn Pasa, haçli donanmasini vurmak üzere Akdeniz'e açildi. Fakat Andrea Doria sela-meti ispanya kiyilarina kaçmakta buldu, Barbaros Hayreddîn Pasa, Akdeniz'de çarpisacak düsman bulamayinca, ispanya'da hiristiyan zulmüne karsi ayaklanan Endülüs müslümanlarina yardim etti ve binlerce müslümani Afrika' ya geçirerek kurtardi.
1533 senesinde Kanünî Su!tan Süleyman Han tarafindan Istanbul'a çagrilan Hayreddîn Pasa, yerine evladligi Hasan Aga'yi birakarak mükemmel bir donanma ile Istanbul'a dogru yola çikti. Yolda 18 gemilik bir düsman filosunu Mesina açiklarinda yakti. Andrea Doria. Barbaros'un korkusundan elli gemi ile Preveze'ye kaçti. istanbul'da büyük bir merasimle karsilanan Barbaros, bir kaç gün sonra Sultan tarafindan kabuledildi. Merasimle Cezayir beyler-beyi payesi verilip kapdan-i der-yaliga tayin edildi. Barbaros'a bu rütbeyle beraber bir çok yetkiler de verildi. Bu yetkilere göre: iste-digi sekilde savas gemisi ve donanma yapabilecek ve istedigi gibi bütçe tanzim edebilecekti. Ada ve kiyilardan Istedigi kadar denizci ve muharip toplayabile-cek ve bunlari istedigi sekilde egitime tabi tutabilecek, istedigi bölgelere taarruz edebilecek ve baris yapmak yetkisine sahih olacakti. Barbaros, aldigi bu büyük yetkiyi hep iyi yönde kullanarak, Osmanli'nin Akdeniz'i içine alan bir deniz devleti haline gelmesi için olanca gücü ile çalistiç
Osmanli hizmetinde 1534 baharinda 80 gemilik donanma ile Akdeniz'e açilan Hayreddîn Pasa; Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga sehirlerini zaptetti. Hemen arkasindan Tunus'a yönelerek, Kayrevan'a çekilen Tunus beyi Hasan'i maglüb ve Osmanli Devleti'ne itaate mecbur etti. Tunus beyinin Avrupa'dan yardim istegi üzerine 1535 senesinde; Alman Imparatorlugu, Papalik, Ispanya. Napoli, Ceneviz ve Portekiz donanmalarindan meydana gelen üç yüz gemi ve 25 bin kisilik ordu Halk-ül-Vad'de karaya çikti. Burayi bir süre müdafaa eden Barbaros. Tunus sehrine çekildi, sehrin müdafaasi zorlasinca, haçli ordusunu yaran Barbaros, Bab-üz-zünnab limanina çikarak, oradan Cezayir'e geçti Cezayir'e gelen Barbaros tekrar denize açilarak, Ispanya kiyilarina baskinlar düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarinin limanlarini tahrib etti. Yolda, haçli donanmasindan müslüman esir-leri kurtardi ve gemilerle Ceza-yir'e döndü.
Tekrar Istanbul'a davet edilen Barbaros, 1536'da karadan Napoli'ye yürüyecek orduya denizden yardimla vazifelendirildi. Osmanli donanmasi Otranto'ya çikartma yapti ve Kastro kafesini zaptetti Bir sene sonra da: Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos. Skorpento ve Kasos adalarini Venedik'ten aldi. Nakos dükaligi Osmanli idaresine bag-landi. Osmanli donanmasinin parlak zaferleri Venedik'i güç durumda birakti. Papa'ya ve diger Avrupa devletlerine müracaat ederek, haçli donanmasi talebinde bulunan Venedik'in istegi kabul edildi. Alti yüz gemilik haçli donanmasinin basina yine Andrea Doria getirildi.
Barbaros Hayreddin Pasa, Bu büyük deniz kuvvetini. Eylül 1538 senesinde Pereveze önlerinde 122 kadirga ile karsiladi. Aksama kadar süren tarihin en büyük deniz savaslarindan biri olan bu muharebe sonunda, haçli donan-masi tahrib edildi. Gece karanligindan istifade eden Andrea Doria, savas alanindan güçlükle kaçti. Bu savas ile Akdeniz tamamen Osmanli hakimiyetine geçti. Barbaros'un gücünden faydalanmak isteyen Besinci Kari, Osmanli Devleti'nden ayril-digi takdirde, onu Kuzey Afrika hükümdari olarak taniyacagini bildirdi ise de bu teklifi kabul edil-medi. Besinci Kari. yaninda And-rea Doria ve Fernando Corter oldugu halde, nihayet Cezayir'e saldirdi ise de Hasan Aga tarafindan maglüb edildi. Hayreddîn Pasa, daha sonra Ispanya ve Italya sahillerine hücumlarda bulundu. Ispanya kralini, Fransa krali Birinci Fransuva ile sulhe mecbur ettigi gibi, bir çok müslüman esiri de kurtardi. 1544'de tekrar Istanbul'a gelen Hayreddîn Pasa iki sene sonra 1546'da vefat etti. Ölümüne ebced hesabi ile "Mate reîs-ül-bahr" (Deniz reisi öldü. H.953) tarihi düsürüldü. Istanbul Besiktas'ta deniz kena-rindaki türbesine defnedildi.
On iki sene seref ve zaferlerle Osmanli'ya hizmet eden kapdan-i derya Barbaros Hayreddîn Pasa, Osmanli Devleti'nin sinirlarini Fas'a kadar uzatti. Besiktas'ta bir medrese insa ettirdi. Serveti ile, Istanbul'un muhtelif semtlerinde hanlar, hamamlar, konaklar, evler, degirmenler, firinlar yaptirarak, gelirlerini hayir kurumlarina ve kurdugu medresede kalan ögrenci ve muallimlerin masraflarina tahsîs etti. ölümünden önce on bes yasindan yukari esirlerin azad edilmelerini vasiyet etmis, kendi mali olan otuz kadirgayi da bütün teçhizati ile devlete birakmistir.
Hayreddîn Pasa geceyi üçe ayirirdi. Birinci kisminda Kur'an-i kerim okur, ikinci kisminda iba-det eder ve üçüncü kisminda da uyur idi.

BURAK REİS
Osmanli kapdanlarinin en meshurlarindan. Dogdugu yer ve hayâti hakkinda fazla bilgi yoktur. 1499 târihinde yapilan Venedik deniz muharebesinde sehîd oldu.
Sinirlari gün geçtikçe Avrupa içlerine dogru uzanan Osmanli Devleti'nin Ege ve Akdeniz'deki hâkimiyet kurma çalismalari hiristiyan devletleri telâsa düsürdü. Osmanlilarin Arnavutluk kiyilarina kadar gidip Mora'yi almalari, onlara îkâz oldu. Babasinin yolunda olan ikinci Bâyezîd Han Venediklilerin elinde olan ve Akdeniz'deki Osmanli hâkimiyetinin kurulmasina engel teskil eden Lepante (inebahti) ve Navarin limanlariyla, Modon 've Koron kalelerini bir an önce fethetmek istiyordu. Venedikliler ise denizlerdeki hâkimiyeti elden kaçirmamak için yedi Ege adasi ile Osmanlilarin elindeki Mora'yi ve Arnavutluk kiyilarini alma hazirligi içinde idiler.
Sultan ikinci Bâyezîd Han sefer hazirliklarina baslayip arzu ettigi yerleri feth edebilmek için ilk hedef olarak inebahti (Lepante) kalesini seçti.
Sultan ikinci Bâyezîd Han karadan, Kapdan-i derya Küçük Dâvûd Pasa da denizden 270-300 parçadan kurulu Osmanli donanmasi ile 1499 yili baharinda Gelibolu'dan hareket etti. Donanmada, Anadolu ve Rumeli sipahileri ile kapikulu askerinden ibaret 60.000 kisiden fazla bir kara kuvveti de bulunmakta idi.
Devrin meshur denizcilerinden Kemâl, Burak, Kara Hasan ve Herek reisler de donanmaya katilmislardi. Kemâl ve Burak reislere husûsî olarak 2500 tonluk birer göge veya guke (elli metre uzunlugunda 20 metre kadar genisliginde bir gemi) verilmisti.
O sirada Venedikliler bos durmayip; ispanya, Fransa, Cenova, Papalik, Lehistan ve Macaristan' dan deniz kuvveti ve asker istediler. Avrupa ve Akdeniz'in bütün devletleri Venediklilerin yardimina kostu. "Akdeniz bizimdir" diye övünen meshur amiral Loredano ile Alban Armenio da yardima katildilar. Venedikliler amiral Antonio Girimani kumandasinda 160 parça kadirga ve diger çesitli gemilerden ibaret filoyu, Navarin'in on mil kadar kuzey-batisindaki Brodino (Proti) kanalinda hazirladilar.
Osmanli donanmasi, firtinali havalarda kabaran dalgalarla aylarca ugrastiktan sonra, sirasiyla Koron ve Modon'a geldi. Buralarda su ve yiyecek maddelerinin ikmâlini yapti. Inebahti’ya ulasmak için Brodino kanalini geçmek gerekiyordu. 1499 yili Temmuz ayinin 29'uncu günü hava karardiktan sonra levend kapdanlar, bastarda gemisinin güvertesinde Kapdan-i derya Dâvûd Pasa'nin baskanliginda toplanip haçli donanmasiyla karsilastiklarinda yapacaklari muharebe manevrasini müzâkere ettiler.
Donanmayi hümâyûn safak sökmeden Porto-Longa limanindan çikti. Çok geçmeden Sapienza adasi civarinda görünen düsman donanmasiyla öncüler savasa tutustu.
Yaklasan Venedik donanmasinin rampa yapmasina meydan birakmadan uzaktan top atesi ile karsilanmasina çalisildi. Herek Reis, muharebenin baslangicinda üzerine gelen iki Venedik gögesini, Burak Reis de bir düsman mavnasi ile bir gögesini top atesi ile batirdi. Kararlastirildigi gibi Burak Reis'in gemisi ayrilarak düsman gemilerinin arkasina sarkma manevrasina giristi. Amiral Armonya ile Kortu valisi olan Amiral Piyetrp Loredano kumandasindaki gemiler yanlarina birer kadirga daha alarak, Burak Reis' in pesine düstüler ve; "Bu cür'eti Kemâl Reis'den baskasi göze alamaz" dediler. Kemâl Reis'i yakalamakla büyük nâm kazanacaklarini düsünerek hemen üstüne saldirdilar. Düsmanin her birinde biner kisi bulunan iki karakasi ile yine her birinde bes yüz kisi bulunan diger iki karakasi, Burak Reis'in gögesini ortaya aldi. Burak Reis, kendisinden çok güçlü ve daha sür'atli olan düsman gemilerinin arasindan siyrilamayacagini anlayinca, ölmeyi maglûb olmaya tercih ederek yakin muharebeyi seçip, en yakin arkadasi Kara Hasan'a seslendi: "Yigit kardesim Kara Hasan! Çabuk levendlerimizi hazirla göze göz dise dis harb edecegiz!" Kara Hasan; "Ya maglûb olursak" dedi. O zaman Burak Reis; "San ve sererfle ölmek, sehîdlik yok mu?" diye cevap verdi.
Burak Reis, saldiran düsman gemilerine atese baslayinca onlar da karsilik verdiler. Dört gemi bir gemiye karsi bir süre muharebe etti. Nihayet üç düsman gemisi Burak Reis'in gemisine rampa etti. Kancali halatla birbirine siki sikiya baglandilar. Osmanli donanmasi diger düsman gemileriyle muharebeye girismis oldugu için Burak Reis'e yardim edemedi. Kancali halatlarla birbirine siki sikiya baglanan bu dört gemi efradi arasinda saatlerce süren kiliç, balta ve balyozla kanli bir muharebe basladi. Burak Reis'in gemisindeki ugultular, naralar Allah Allah sesleri muharebeye heyecan katiyordu. Dört düsman gemisine karsi muharebe eden leventler, baslarindaki Burak ve Kara Hasan reislerin gayretleriyle sevke geliyor küffâra durmadan saldiriyorlardi. Düsmanin sayisi çok fazlaydi. Bu durumda Burak Reis, bir kaç yigit levendinin canini kurtarabilmeleri için Kara Hasan'a Ahmed Bacak'la on arkadasini alarak bir sandalla gemiden ve muharebeden ayrilmalarini söyledi. Fakat onlar bunu kabul etmediler: "Baba, senin yanindan ayrilmayiz. Din için vatan için cihâd için can fedadir. Anca da beraber kanca da" diye cevap verdiler.
Kalyonlar yok oldugu takdirde, Venedik sevki idâresinin de bozulacagini anlayan Burak Reis, kendi gemisinin barutlugunu ateslemeye karar verdi. Bu suretle gemisi mahvolacakti ama kendisini rampa eden çok kuvvetli Venedik kalyonlari da yok olacakti. Leventlerine son defa söyle seslendi: "Cenâb-i kâdir-i mutlak alnimiza böyle yazmis, son nefesimize kadar vurusacagiz, Haydi yigitlerim, gazilerim, leventlerim! Kelime-i sehâdet getirin." Kara Hasan Reis babadan aldigi emir üzerine gemiyi neft ile tutusturdu. Siddetli rüzgâr sebebiyle yangin etrafindaki düsman gemilerini de sardi. Düsman amiralleri askerlerini çekip ayirmak istedilerse de, Osmanli leventleri düsmanin kestigi kancali halatlari yeniliyor, onlari birakrniyor, serdengeçtiler de düsman kalyonlarina atesi daha da yayiyorlardi.
Çok geçmeden deniz ortasinda göklere dogru yükselen siyah 'dumanlarla karisik kizil alevler; düsmana boyun egmeyen, teslim olmayan Osmanli Türk'ünün kahramanligini Hân ediyordu. Burak Reis'in sehîd olmasina karsilik Venedik tarafinda da Amiral Loredona Armenio ve binlerce askerinden ibaret Venedik donanmasinin önemli bir kismi da yok olmustu. Böylece inebahti yolu Osmanliya açildi.
Türk târihi, Burak Reis'in son parlak zaferini kaydederken, esas Osmanli donanmasi karsisindaki düsman donanmasi da kaçiyordu. Zensiya ve Brodano deniz muharebesi adini da alan bu muharebe, Burak Reis'in adini destanlastirdi. Türk denizcileri Brodano adasina Burak Reis adasi adini vererek, kadirbilirligin en güzel örnegini verdiler.

İBRAHİM PAŞA
Sultan Üçüncü Mehmed Han zamaninda üç defa sadarete gelmis Osmanli sadrazami. Sultan Üçüncü Murad'in kerimesi Ayse Sultan'la evlenmesi sebebiyle Damad olarak anilan Ibrahim Pasa, Kanije kalesini fethetmesi sebebiyle de Kanije Fâtihi unvani ile meshurdur.
Aslen Bosnali olan Ibrahim Pasa'nin dogum tarihi bilinmemektedir. 1531'de devsirilerek Enderun-i humayinda yetistirilen ve yavas yavas temayüz ederek Sultan Üçüncü Murad'in cülusu esnasinda Rikapdârliga, cülusunu müteakib 1574'de Süâhdarliga ve oradan 1580'de Yeniçeri Agaligina getirildi. 1581' de Rumeli Beylerbeyligine tayin olunan Ibrahim Pasa, bir yil sonra Sultan Üçüncü Murad'in kerimesi Ayse Sultan'la nisanlandi. Bir müddet sonra vezâret payesi tevcih olunarak Kubbealti vezirleri arasina girdi. Misir valisi Mürtesi Hasan Pasa'nin Misir'da meydana getirdigi karisikliklari gidermek ve Misir varidatini yeniden tanzim etmek üzere 1583'de Misir valiligine tayin olundu. Birbuçuk yil sonra da Lübnan'da Dürzî isyanini bastirdi. Bu isyanlarin bastirilmasindan sonra orada elde ettigi servet ve ganimeti istanbul'a getirerek, orada yaptirdigi bir tahtiyla beraber padisaha takdim etti. Bu hizmetlerine mukabil padisah, ikinci vezirlik payesini tevcih etti.
Bir müddet sonra itibarini kaybetti. Onun devlet islerinde eski nüfus ve itibarini yeniden kazanmasi Sultan Üçüncü Mehmed zamaninda oldu. Nitekim Üçüncü Mehmed'in cülusundan sonra Ibrahim Pasa üçüncü vezirlik (vezir-i sâlis) pâyesiyle kubbealtina alindi. 1595'de sadrazam Ferhad Pasa'nm Eflâk seferine çikmasi üzerine Vezir-i sâni (ikinci vezirlik) pâyesiyle Sadaret kaymakamligina getirildi. Nihayet Sinan Pasa'nin vefati ile 5 Nisan 1596' da sadaret (veziri azamlik) makami verildi.
Sinan Pasa'nin hazirlamakta oldugu Avusturya seferi islerini ele alan Ibrahim Pasa, padisahin da istirak edecegi sefere göre Osmanli ordusunu düzenlerken diger taraftan Istanbulda emniyet tedbirleri aldirdi. Aynca devletin bütün gelir kaynaklarini, evkaf ve emânatleri vezirlere teftis ettirerek kanun ve nizam disi hareket edenler siddetle cezalandirildi. Bu tedbirlerin yeterli olmadigina kani olan ibrahim Pasa, Belgrad'a giderek serhad kuvvetlerini de tanzime çalisti. Sefer öncesi yapilan toplantida onun teklifi üzerine Sultan Üçüncü Mehmed'e "Egri Fâtihi" unvanini kazandiracak sefer, Egri kalesi üzerine yapildi ve kale fethedildi. Fetihden sonra kalenin tamir ve mülkî teskilâtinin yapilmasinda Ibrahim Pasa çok gayret sarfetti.
Ibrahim Pasa'nin sadrazamligi zamanindaki en mühim hadiselerden birisi Egri fethinden sonra Avusturyalilarla 1596'da yapilan Haçova Meydan Muharebesidir. Osmanlilarin zaferi ile sona eren bu muharebede Ibrahim Pasa orduyu muvaffakiyetle idare etti. Ancak Cagalâzâde Sinan Pasa'nin zaferin galibi iddiasiyla padisahtan sadareti taleb etmesi üzerine Ibrahim Pasa azledilerek, Sinan Pasa Veziri azamliga getirildi. Ancak 45 gün süren mazulluktan sonra Ibrahim Pasa yeniden sadrazam oldu. Bir müddet sonra yine azledilen Ibrahim Pasa, Avusturya üzerine sefere çikmasi sarti ile üçüncü defa sadarete getirildi. Üçüncü sadaretinde Mürtesi Hasan Pasa'nm kötü idaresi ile bozulan devlet dairelerini tanzime, seferden kaçan dirlik ve zeamet sahiplerini cezalandirmaya, ordunun ihtiyaçlarini gidermeye ve vilâyet islerini düzeltmeye baslayan ibrahinim Pasa, sefer hazirliklarini tamamladiktan sonra 1599'da Istanbul'dan Belgrad'a dogru harekete geçti. Edirne'ye geldiginde Avusturya seraskeri olan Satirci Mehmed Pasa'yi basarisizligi sebebiyle katlettirdi. Daha sonra Belgrad'a, oradan Macaristan'a giren Ibrahim Pasa, Estergon üzerine yürüdü. Ancak bu hareketi, muharebe yapmak veya kale fethetmek gayesinden ziyâde kalelerin tamir ve uzun süren muharebeler neticesinde dagilan veya Osmanlilar aleyhine cephe alan yerli halkin yeniden kazanilmasi gayesine matuf idi. Bu yürüyüs esnasinda bazi müsademelerde olmus ve akincilar Visgrad civarinda Veregel palankasini ele geçirmislerdi. Yine bu yürüyüs esnasinda Avusturyalilarla bir sulh tesebbüsünde bulunulmus, ancak müsbet bir netice elde edilememisti.
Veziriazam Ibrahim Pasa, 1600 baharinda Belgrad' dan çikarak, Estergon üzerine yürüyüse geçti. Tiryaki Hasan Pasa'nm da bulundugu toplantida, her zaman için tehlike teskil eden Kanije'nin fethi kararlastirildi. Kirk günden fazla muhasara edilen kale, bir taraftan gelecek yardimdan ümid kesilmesi, diger taraftan kalenin barut mahzenine ates düsmesi üzerine Ibrahim Pasa'ya teslim edildi. Burasi Beylerbeyilikle Tiryaki Hasan Pasa'ya verildi. Avusturyalilarin mühim hudut kalelerinden olan Kanije'nin düsmesi, düsmana büyük bir darbe idi. Bu muvaffakiyetinden çok memnun olan padisah, Veziri Azam ibrahim Pasaya gönderdigi hatti hümayunda onu tebrik etti ve hayatta oldugu müddetçe makaminda kalacagini vaad etti. Bu fetihle Ibrahim Pasa Kanije Fâtihi unvanini aldi.
Damad Ibrahim Pasa, serhadde almis oldugu tedbirler ile askerin, serhad gazilerinin ve yerli halkin derin sevgisini kazanmis, bu mintikada Avusturya "harplerinin zuhurundan beri devam eden asayissizligi bertaraf etmisti.
Veziri azam ve Serdari Ekrem Ibrahim Pasa Belgrad'da bir taraftan 1601 seferine hazirlanirken, diger taraftan da kendi Kethüdasi Mehmed Aga ile Murad Pasa'yi icabinda sulh için görüsmek üzere talimat verip Budin'e gönderdi. Kisa bir müddet sonra rahatsizlanan Ibrahim Pasa, hayattan ümidini kesince kendisine vekâlet etmek üzere Rumeli Beylerbeyisi Lala Mehmed Pasayi vasiyet etti. 10 Temmuz 1601'de vefat etti. Cenaze namazi ordugâhda kilindiktan sonra naasi Belgrad'a nakl ve daha sonra Istanbul'a getirilerek Sehzade camiinin caddeye bakan cephesinde insa ettirdigi türbesine defnedildi.
Osmanli sadrazamlari arasinda rnühim bir mevki isgal eden Ibrahim Pasa'nin âlicenap, cömert ve gayretli bir vezir, muvaffak bir kumandan oldugunda bütün kaynaklar müttefiktirler. Emrine verilen ordulari sevk ve idareyi bilmis ve bilhassa zemin ve zamana göre aldigi siyasî tedbirler ile gerek Lübnan harekâtinda ve gerek Macaristan serhadlerinde Osmanli nüfuz ve hâkimiyetini süratle tesise muvaffak olmustur. Gerçeklestirmeye çalistigi Avusturya sulhu planlari ölümü ile akim kalmis, fakat Macaristan serhadlerinde kendi yolunu takib edecek olan Lala Mehmed Pasa ve Kuyucu Murad Pasa gibi kuvvetli iki devlet adaminin yetismesini temin etmistir.

EMİR SULTAN
1369 da Buhara'da dogan ve 1429'da Bursa'da ölen Emir Sultan, ömrünün 40 yilini Anadolu'da geçirdi. Anadolu'ya, Mekke ve Medine'yi dolastiktan, sonra gelmis, Bursa' nin Gökdere yöresinde dünyadan el etek çekerek bir magaraya yerlesmis, kisa zamanda Anadolu Müslümanlari arasinda büyük bir üne kavusmustur.
Emir Sultan Yildirim Bayezid'in dikkatini de çekmis ve onun kizi ile evlenmistir. Timur ile Yildirim Bayezid arasindaki savasa katildi (1402) ve tutsak oldu. Derler ki, iki Türk devletinin savasini istememis, sonucu tahmin etmis ve Yildirim'i uyarmistir fakat caydiramamistir. II. Murad'in Istanbul kusatmasina da katildi.
Emir Sultan, hayatinda ve ölümünden sonra birçok halk ve tasavvuf sairlerini etkilemistir. Yaratici halk düsüncesi onu, yüzyillarca, insanüstü basarilarla, menkibelerle, kerametlerle anmistir. O, gerçekten, Anadolu tarikat ulularinin en büyüklerinden biri idi. Türk halkinin dinî gelenek, ahlâk ve inanislarinin olusmasinda etkisi büyük olmustur. Yasadigi devrin hükümdarlari (Yildirim Bayezid, Çelebi Mehmed, II. Murad) ona saygi duyar, görüslerinden yararlanirlardi.
Emir Sultan, 1429 yilinin sonbaharinda veba salgini sirasinda öldü. Bugün Bursa'da onun adini tasiyan bir mahalle ve bir cami vard'ir Türbesi de bu camiin avlusundadir.

EVRENUZ BEY
Osmanlilarin Meshur Kumandanlarindan. Ondördüncü asir baslarinda Karasi diyarinda dünyaya gelmistir. Ailenin reisi olan Isa Bey ile oglu Evrenuz Bey Karasi Beyligi ümerasindan iken bu Beyligin Orhan Gazi tarafindan feth edilmesi üzerine Osmanlilarin hizmetine geçmislerdi.
Sehzade Süleyman Pasa'nin maiyetine verilen Evrenuz Bey onunla birlikte Kümeliye ilk ayak basan yigitler arasinda yer alip Ipsala, Malkara, Dimetoka vesair kalelerin alinmasinda son derece mühim rol oynadi. Babasi Isa Bey ise bu akinlarin birinde sehid düstü. Sehzade Süleyman Pasanin vefati üzerine Kümelide meydana gelen gerileme esnasinda Evrenuz Bey ile Haci îlbey'inin üstün gayretleri neticesinde vahim bir durum meydana gelmedi. Ayni zamanda karsi akina geçen bu kumandanlar Kesan ile Ipsala'yi zaptederek Kümeliye geçmis olan Murad Hüdâvendigar Gazi'nin iltifatina mazhar oldular. Sultan, Evrenuz Beyi Edirne üzerine yürüyen Ordunun sol koluna tayin etti ve Makedonya' daki Sirp Kuvvetlerinin üzerine gönderdi. Evrenuz Bey' i daha sonra Serez'de Akinci Kumandani olarak görüyoruz. Burasini kendisine karargâh yapan genç Kumandan Makedonyaya yaptigi akinlarla mühim kale ve Sehirleri feth ediyordu 1385 yilinda vezir Çandarli Halil Pasa ile Makedonyanin ele geçirilmesi harekâtina katildi. Bu harekâtin tamamlanmasindan sonra Hacca giden Evrenuz Gazi,dönüsünde Kosova Savasina katilmis ve Sultan Murad onun tecrübelerinden çok faydalanmisti.
Kosova Savasindan sonra Sultan Yildirim Bayezid Han zamaninda da Haci Evrenuz Beyin fetih faaliyeti devam etti. Vadine ile Çitroz kasabalarini el egeçirdikten sonra, 1390 yilindan itibaren alti yil Arnavutluk üzerine amansiz akin hareketlerinde bulundu. Nigbolu muharebesinde ve Eflak Seferinde büyük kahramanliklar gösterdi. Evrenuz Bey Sultan Yildirim Bayezid'in ölümü ile ortaya çikan karisik devrede, önce Emir Süleyman tarafini tuttu ise de onun ölümünü müteakip bu gailelere karismamak için geri çekildi. Kendisi Kümelide iken Musa Çelebi'nin onu ve diger beyleri Emir Süleyman tarafini tutmakla suçlamasi ve tazyik etmesi neticesinde el altindan Mehmed Çelebi'ye haber göndererek Kümelide uygulayacagi siyaset hakkinda bilgi verdiler. Neticede Çelebi Mehmed bu gazi Beylerin de yardimi ile Osmanli Birligini yeniden kurmaya muvaffak oldu.
Haci Evrenuz gazi 100 yasini geçmis oldugu halde 1417 Kasiminda vefat ederek Vardar Yenice'sindeki Türbesine defn edildi. Evrenuz Beyin buradaki türbesinden baska Cami, Medrese ve Imareti ile diger sehirlerde hayir eserleri mevcuttur. Evrenuz ailesi Kümelide "Evladi Fatihan" teskilatinin basinda olarak 19. Yüzyil ortalarina kadar gelmislerdir.

KOCA RAGIP MEHMED PAŞA
Onsekizinci yüzyil Osmanli edip, yazar, diplomat ve devlet adamlarindan. 1699'da Istanbul'da dogdu. Babasi Defterhâne kâtiplerinden Sevki Mustafa Efendi'dir. Ailesi tarafindan tahsil ve terbiyesine ihtimam (özen) gösterilerek, iyi bir egitim ve ögretim gördü. Keskin zekâsi ve mahir kabiliyeti dikkat çekerek, Defterhâne kalemine alindi. Bilgi ve kabiliyeti sayesinde kendini yetistiren Râgib Mehmed Efendi, kisa zamanda söhret kazandi. Iran'da yeni feth edilen topraklarin tahririni yapmak için, 1724' de Revan Valisi Arifi Pasa'nin mektupçuluguna tayin edildi. 1724'den 1733 tarihine kadar, Tebriz Seraskeri Köprülüzâde Abdullah Pasa'nin maiyetinde Orduyu Hümayun Riyaseti, Tebriz Defter Emâneti vekilligi, Revan Defterdarligi, Hemedân Riyaset vekâleti, Bagdat Defterdarligi, Iran-Safevi Sahi Nadir ile yapilan müza kerelerde Osmanli temsilcisi gibi vazifelerde bulundu. Bir çok idari hizmetleri yaninda yazarlik, ilim, edebiyat çalismalari yapti. Osmanli-Iran münasebetlerinin anlatan "Tahkik ve Tevfîk" adli eseri o devir tarihi için önemlidir. 1733'de Istanbul'a çagrilarak maliye Tezkireciligine tayin edildi. 1736'da önce Erzurum Serasker' nin maiyetinde Ordu Defterdari ve Reisül-Küttâbligi vekilligine sonra da,Iran mes'elesinin iç yüzünü bildiginden Nadir Sâh'in Istanbul'a gönderdigi elçilerle yapilan müzakerelere katilarak, Cizye Muhasebeciligi ile de vazifelendirildi. 1737'de Sadrâzam Mektupçulugu'na tayin edildi. Avusturya, Rusya temsilcileri ile görüsme yapan heyette vazife aldi. 1739'da Belgrad Seferi ve Andlasmasi'nda hizmetleri oldu. Dogu ve Bati devletleri ile yapilan müzakerelerde göstermis oldugu muvaf fakiyyet üzerine 1741'de Reîsü'l-Küttâb tayin edildi. Bugünkü Disisleri Bakanligi mahiyyetinde olan Reîsü'l- Küttablik'da üç yil baskanlik yapan Koca Râgip Pasa, 1744'de vezirlik payesiyle Misir valiligi'ne getirildi. Misir Valiligi ardindan I748'de Kubbe vezirligi ve Nisancilik ile Istanbul'a çagrilip, Aydin Muhassilligi verildi. 11 Aralik 1756'da Vezir-i âzam tayin edilinceye kadar; Sayda, Rakka ve Halep valiliklerinde de bulundu.
Koca Râgib Mehmed Pasa, Osmanli sultanlarindan Üçüncü Osman Hân (1754-1757) ve Üçüncü Mustafa Hân (1757-1773) devirlerinde alti yil Vezir-i âzamlik yapti. Sultan Mustafa Hân'in kizkardesi Sâliha Sultan ile 1758'de evlenen Pasa, Osmanli Sarayi'na damad oldu. Vezir-i âzamliginda Sakarya Izmit Kanali projesi, harb gemileri ve Lâleli Camii insaasi, yeni top dökümü ve orduda islâhatlar yapildi. Maliyeyi islâh etti. Bu devirde Avrupa siyasi hadiseler ile çalkalanirken, Osmanli Devleti'ni bunlardan uzak tuttu. Fransa ile Isveç'in müttefiki Prusya'nin Avusturya ve Rusya'ya karsi ittifak teklifi, Osmanli Devleti'nin durumu dikkâte alinarak oyalandi. Avrupa devletleri arasinda (1756-1763) tarihleri arasinda devam eden Yedi Sene Harbi'nde Osmanli Devleti'ni savasin disinda tuttu. Vefatindan sonra Osmanli Devleti Rusya dahil diger Avrupa devletleriyle harb içine girdi.
8 Nisan 1763'de vefat eden Koca Râgib Mehmed Pasa'nin kabri, Istanbul Koska'da yaptirdigi kütüphanesinin bahçesindeki türbededir. Koca Râgib Mehmed Pasa; idâri ve devlet islerinde (sabirla, agir hareket ederek) çok dikkatli idi. Ileri görüslü olup, islerini dedikodusuz yapip, herkesi idare ederdi. Dünya siyâsetinin çok karisik bir devrinde vazife yapmasina ragmen, uzun zaman vezir-i âzamlik vazifesinde kalmasi, kendini padisahlara, devlet adamlarina ve ahâliye sevdirmesi yaninda idareciligine baglanir. Devrinde kâmil olarak taninip, olgun zeki, ilim, fazilet ve siyaset sahibi idi. Iyi bir tahsil gördügünden ilmi çok olup, sairligi ve edibligi de vardi. Siirlerinin toplandigi "Divân", diplomasi, siyasi ve sosyal mevzuulari ihtiva eden "Münseat' ' ve "Tahkik ve Tevfîk" Arapça " Sefinetü'r-Râgib" ile Arapça. Farsça ve Türkçe üç dilde birçok manzum ve nesir yazilarini ihtiva eden "Mecmua", adli eserleri vardir.

MALKOCOĞULLARI
Osmanlilar zamaninda hizmetleri ve kahramanliklariyla meshur akinci ailesi. Malkoçogullarinin merkezi Silistre'dir. Yildirim Bâyezîd, Fâtih Sultan Mehmed, sultan ikinci Bâyezîd ve Yavuz Sultan Selîm Han zamanlarinda önemli hizmet ve kahramanliklari görülen bu ailenin atasi Malkoç Mustafa Bey'dir. Turhan Beyogullari, Mihalogullari ve Evrenosogullari gibi, Rumeli'ye sefer yapan ve akinlar düzenleyen Malkoçogullari, kisa zamanda ün kazandilar. Yildirim Bâyezîd Han, sehzadesi Çelebi Süleyman'in yerine Malkoçoglu Mustafa Bey'i Sivas valiligine tâyin etti. 1402'de Tîmûr Han'in Anadolu'ya düzenledigi sefer sirasinda Sivas'i on sekiz gün savunan Malkoç Mustafa Bey sonunda kaleyi teslim etti. Fakat Tîmûr Han'ni askerleri tarafindan sehîd edildi. Malkoç Mustafa Bey'in oglu Bâli Bey sayesinde, ailenin ünü Fâtih Sultan Mehmed Han ve sultan ikinci Bâyezîd Han zamaninda da devam etti.
Fâtih Sultan Mehmed Han tarafindan 1456'da Eflak prensligine tâyin edilen ve Kazikli Voyvoda olarak bilinen Vlad, Pâdisâha bagli kalacagina dâir söz vermesine ragmen, sözünde durmayarak Osmanlilar aleyhine Macarlarla anlasti. Fâtih Sultan Mehmed Han'in Trabzon seferini firsat bilerek, Tuna'yi geçti ve Bulgaristan topraklarini yagmaladi. Daha sonraki bir zamanda da Tuna kenarinda bulunan Osmanli kuvvetleri üzerine baskin düzenleyerek, kumandanlarindan Yûnus Bey'i sehîd, Hamza Bey'i de esir aldi. Daha sonra da Hamza Bey'i sehîd ederek basini Macar kralina gönderdi. Aldigi esirlerin hepsini kaziklattiktan sonra, Osmanlilara âid bir takim sehir ve kasabalari tahrîb etti. 25.000 esir alarak memleketine döndü. Hamza Bey'in ve bir çok Türk' ün pek vahsice sehîd edildigini haber alan Fâtih Sultan Mehmed Han, Vlad'in üzerine yürümeye karar verdi. 1462 baharinda Widin'e kadar nehir yolu ile geldi. Fakat Kazikli Voyvoda'ya tesadüf edemedi. Bunun üzerine Evrenosoglu Ali Bey'in oglu Ali Bey'i Eflak içlerine akina me'mur etti. Kazikli Voyvoda Osmanli akincilarini vurmak üzere kuvvetler gönderdi. Mahmûd Pasa tarafindan muharebe düzenine sokulan ve sag kanatta Malkoçoglu Bâli Bey'e bagli birliklerin de yer aldigi akinci kuvvetleri, agaçliklar altindan birdenbire ortaya çikarak Eflaklilari bozguna ugratti. Yapilan muharebede, yedi bin kisi oldugu tahmin edilen bu kuvvetlerin pek azi kurtulabildi. Daha sonra yapilan muharebelerde Eflak tamamen Osmanli hâkimiyetine girdi.
Fâtih Sultan Mehmed Han 1475'de Malkoçoglu Bâli Bey'i Macaristan üzerine akina gönderdi. Semendire ve civarinin muhafizi Malkoçoglu'nun emrine kapu halkindan iki bölük garip yigit ile Rumeli beylerinden Hasan Beyoglu îsâ Bey de gönderildi. Malkoçoglu Semendire civarindan Tuna'yi geçerek, Szerem ovasina yâni Tuna ile Sava arasindaki zengin bölgeye girerek akinlar düzenledi. Geri dönecekleri sirada yollari üzerinde Macar kuvvetlerinin toplandigini duydu. On bin kisi kadar olan Macar kuvvetleri, Türk akinci kuvvetlerinin yorulmasini bekliyorlardi. Kendi yollari üzerinde Macar kuvvetlerinin toplandigini anlayan Malkoçoglu harbe girmekte tereddüd etmedi. Akincilarin bir kismi Malkoçoglu Bâli Bey'in idaresi altinda pusuya girerken diger kismi Hasan Beyoglu îsâ Bey'in idaresinde harbe atildilar. Fakat savas Türklerin aleyhine bir hâl aldi. Hattâ savasa kumanda eden Hasan Beyoglu îsâ Bey atindan düsürüldü. Isa Bey tam bu anda; "Hay Bâli! Hay Bâli!" diye haykirdi. Bu sesi duyan Malkoçoglu Bâli Bey kuvvetleri pusudan firlayarak Macarlan beklemedikleri anda bozguna ugrattilar. Fâtih Sultan Mehmed Han'in 1478'deki iskodra seferine katilan ve Venedik dolaylarina akinlarda bulunan Malkoçoglu Bâli Bey, 1479'daki Macaristan seferinde kahramanliklar gösterdi ve önemli hizmetlerde bulundu.
Sultan ikinci Bâyezîd Han zamaninda Kili ve Akkerman alinmis, Osmanlilar Bogdan prensligiyle Karadeniz arasina girerek, Bogdan'in deniz yolunu kapamislar, bu sebeple prensligin ekonomik varligi tehlikeye düsmüstü. Bogdanlilar ou iki kalenin geri alinmasini düsündüler. Kalenin zabtindan sonra, Akkerman'da kalmis olan bâzi Bogdanlilar, Bogdan prensine haber gönderip, onu kalenin alinmasi için davet ettiler. Bogdanlilar, kale muhafizlarinin gafletinden istifâde ile ipler takarak bir kismi kaleye çikti. Bir kismi da iplerin üzerinde iken muhafizlar haber alarak kaleye girenleri yakalayip, digerlerinin de iplerini kestiler. Bogdan beyinin bu hareketi üzerine Rumeli beylerbeyi Hadim Ali Pasa'ya Bogdan seferine çikmasi emredildi. Hadim Ali Pasa 1485 Eylül'ünde Bogdan'a girdi. Bogdan prensi ise mukavemet edemeyecegini anlayarak hem yardim istemek hem de hayâtini kurtarmak için Lehistan krali Kazimir'in yanina gitti. Hadim Ali Pasa kuvvetleri döndükten sonra memleketine varan Bogdan prensi, 1486'da Kili ve Akkerman taraflarina tekrar taarruz etti.
Bunun üzerine akinci kumandani ve Silistre sancakbeyi Malkoçoglu Bâli Bey, Bogdan harekâtina me'mur edildi. Malkoçoglu Bâli Bey'in Bogdan'a girmesi üzerine Bogdan prensi Stefan Çel Mare, Leh ve Macar krallarindan yardim istedi. Onlar da bir takim yardimci kuvvet gönderdiler. Prut nehri üzerine köprü kuran Malkoçoglu Bâli Bey, kendi akincilariyle orada durup timarli sipâhî kuvvetlerini ileri gönderdi. Bu sirada düsman gözcü kuvvetleri, Malkoçoglu üzerine baskin yaptiysa da hiç telas göstermeyen bu tecrübeli kumandan, bir taraftan hücumlara karsilik verdi, diger taraftan da bir kisim kuvvetlerini bayraklari ve mizraklariyle beraber pusuya yatirarak yanindaki az askerle bir müddet çarpisti. Sonunda, pusudaki askerlerini birdenbire çikararak, yeni kuvvet geldi zanniyla düsmanin maneviyâtini sarsip, onlari bozguna ugratti ve bir hayli ganîmet topladi. Bogdan prensi Stefan Çel Mare, Osmanlilarla basa çikamiyacagmi anlayinca; dört bin altin vergi vermek suretiyle Osmanli hâkimiyetine girdi.
Lehistan krali Jan Albert, Osmanli himayesinde bulunan Bogdan üzerine 1497 senesinde taarruz etti. Osmanli hükümeti daha önce Lehlilerle imzalanmis andlasmanin hükmü kalmadigini ileri sürerek Silistre sancakbeyi ve akincibeyi Malkoçoglu Bâli Bey'i 1498 senesi ilkbaharinda kirk bin kisilik bir kuvvetle Lehistan'a yolladi. Malkoçoglu'nun idaresindeki Osmanli kuvvetleri, Turla yâni Dinyester suyunu nehir gemileri üzerine kurduklari köprüden geçerek Lehistan'a girdiler. Bâli Bey büyük oglu Ali Bey'i askerine ardçi ve küçük oglu Tur Ali Bey'i de öncü yaparak Leh topraklarinda ilerledi. Dinyester üzerindeki Karkova veya Sorukhisari daha içeride Dresni. Glagori, Cinanca, Gelebanya ile Leh kralinin sayfiyesi olan Braklav kalelerini fethetti. Muhkum bir kale olan Radimin hisari alinamadi. Bâli Bey burada kalarak, oglu Tur Ali Bey ile Yahyâpasazâde bâzi yerleri ele geçirdikten sonra geri döndüler. Hasan Voyvoda ismindeki bir akinci beyi de, bir günlük yere akin yaptiktan sonra, bir çok ganimetle geri döndü.
Bu sirada düsman, Dinyester nehri üzerindeki köprüyü yikmis, köprüden sonra geçilecek olan dar derbendi (vadiyi) tahkim etmis ve Bâli Bey'in dönüs yolunu kapatmisti. Mevsimin ilerlemesi sebebiyle geri dönmeye hazirlanan ve köprünün yikildigini haber alan Bâli Bey, Hasan Voyvoda'yi gönderip Dinyester nehri üzerine yeni bir köprü kurdurdu. Köprü geçildikten sonra iki gün içinde cereyan eden çarpismalar neticesinde derbend zapt olunarak, asker orayi selâmetle geçti. Daha sonra, bâzi zor durumlari da tecrübesi ve cesaretiyle asan Bâli Bey, Akkerman yoluyla huduttan içeri girdi. Bu sefer de pek çok ganimet elde edilmis, sefer esnasinda hizmet ve sadâkat gösteren Bogdan voyvodasi Stefan Çel Mare, samur kürklü hil'at, beylerbeyligi rütbesi ile iki tugla sancak ve bir de basina giymek üzere yeniçeri orta kumandanlarinin serpusu olan ve kuka denilen tüylü serpus ile taltif olundu.
Yavuz Sultan Selîm Hanin Çaldiran (Iran) seferine katilan Malkoçoglu Bâli Bey'in iki oglu Ali ve Tur Ali beyler önemli kahramanliklar gösterdiler. Bâli Bey'in küçük oglu Silistre beyi Tur Ali Bey, muharebe esnasinda bizzat Sah Ismail tarafindan sehîd edildi. Sofya sancak beyi olan Ali Bey de bu muharebede sehîd düstü.
Malkoçogullari sülâlesinin son nesillerinden en önemlisi Yavuz unvaniyla taninan Malkoçoglu Ali Pasa'dir. 1603'de Yemisçi Hasan Pasa'nin yerine sadrazamliga getirildi. Misir'da bulunan Malkoçoglu Ali Pasa, kirk günde istanbul'a gelip vazifesine basladi, ilk is olarak iran meselesini ele aldi. O sirada kaptan pasa olan Cagalzâde Sinan Pasa'yi kaptanpasaligi üzerinde kalmak üzere serdârliga tâyin ederek, iran üzerine yolladi. Ertesi sene de kendisi, ordunun basinda serdâr olarak Macaristan seferine çikti. Sofya'ya ulasildigi sirada sagligi bozulmaya basladi. Belgrad'a vardiktan dörtbes gün sonra vefat etti. Böylece Malkoçoglu sülâlesinin söhreti de son buldu.

MOLLA FENARİ
Ilk Türk seyhülislami olan Molla Fenarinin asil adi Semseddin Mehmed'dir. 1350 yilinda Maveraünnehir'de dogmus, 1430 yilinda Bursa'da ölmüstür. Devrinin en ünlü bilginlerinden idi. Dini bilgiler yaninda matematik ve astronomide de derin bilgi sahibi olan bir müderris (profesör) tir. Yildirim, Çelebi Mehmed ve II. Murad devirlerinde, bu hükümdarlardan ve halktan büyük saygi görerek yasadi.
Molla Fenari'nin Enmûzecü'l-Ulûm (Bilimler Örnegi) adli eseri, yüz kadar bilim dalinda ansiklopedik bilgiler verir. "Ayrica Husûlü'l-Bedâi Usûlü-Serait (Seriat usulünde yenilikler meydana getirme) ve Feraiz-i Saraciye Serhi adli eserleri vardir.
Sultan II. Murad 1424 yilinda ona "Müfti'l Enamlik" görevini verdi ve böylece seyhülislamlik makami kurulmus oldu. O devirde seyhülislam sadrazamdan sonra gelen en yüksek devlet memuru idi ve adalet, egitim, diyanet islerini yürütürdü.
Molla Fenarî, mahkemede Yildirim Bayezid'in sahitligini kabul etmeyerek, adalet önünde hükümdarla herhangi bir vatandasin esit haklara sahip oldugu ilkesini getirmistir.
MOLLA GÜRANİ
Molla Güranî 1416'da Irak'in Güran sehrinde dogdu, 1488'de Istanbul'da öldü. II. Murad ona Bursa'da yaptirdigi medresede müderrislik görevi verdi. "Fatih'i egiten Hoca" olarak da ün yapti. Fatih, padisah olunca hocasini vezir yapmak istediyse de Güranî bu görevi kabul etmedi. Bunun üzerine kazaskerlige (kadi asker) getirildi.
Güranî ilk önemli eseri olan "Tefsir" ini padisaha (Fatih'e) sunduktan sonra seyhülislamliga getirildi. Bu din bilgini, ilmî çalismalarinin yanisira çesitli sanat dallariyla, özellikle siirle de ilgilendi Gayetü'l-Mesanî fî Tefsir-i Kelamü'r-Rabbanî (Allah Kelaminin Açiklanmasi yolunda Tekrarin Gayesi), El-Kevserü'l-Câri ilâ Riyaz-i Sahihü'l-Buhari (Sahihü'l-Buhari'nin Bahçelerine Akan Kevser), Kesfü'l-Esrar an Kira'at-i Eimmetü'l-Ahyâr (Hayirli imamlarin Okuyusu Konusundaki Sirlarin Açiklanisi) adli eserleri disinda, Istanbul'un, fethini anlatan bir de Fetihname'si vardir.

NAİLİ MUSTAFA PAŞA
Osmanli Sadrâzamlarindan. 1798 yilinda Manastir Vilayetinin Polyan köyünde dogdu. Misir da görevli olan dayisi Tahir Pasa' nin mahiyetinde, çocuk yasindan itibaren silahsor olarak yetistirildi. Kavalali Mehmed Ali Pasa'nin hizmetinde bulunarak Vehhabilere karsi olan hareketta görev aldi ve bes yil Mekke'de kaldi. Diger dayisi olan Hasan Pasa ile birlikte 1821 Girit isyanini bastirmak için Kandiye'ye gitti. Genç yasinda mirimiranlik rütbesi verildikten sonra 1826 da Kandiye Muhafizi oldu. 1838 Girit isyanini bastirmak için Kandiye'ye gitti. Lübnan' da kargasaligi bastirmak için Sam'a geldi ve Ibrahim Pasa'nin kuvvetlerine askerleri ile birlikte iltihak etti. Dürzi ve Marunilerin çikardigi ayaklanmanin bastirilmasinda yararliliklari görüldü. 1842'de Istanbul'a çagrildi ve murassa tesvir-i hümayun rütbesi verildi. Sultan Abdülmecid'in Adalar denizi gezisine katilarak padisahi Girit'te konaginda misafir etti. 1851'de Meclis-i vâla üyeligine, sonra da baskanligina getirildi. 1853'de Vezir-i azam oldu. Bir sene bu görevde bulunduktan sonra sadaretten ayrildi ve 1857'de ikinci defa Sadrazam oldu. Üç aylik görevden sonra Girit Isyanini bastirmakla vazifelendirildi. Oradan bir müddet sonra çagrilarak mecâlis-i âliyye'ye memur edildi. 29 Aralik 1871'de ölen Naili Mustafa Pasa Fatih Türbesi civarinda defnedildi. Devletine sadik, sergerdelikten yetisme silahsor meziyetlere sahip olan Pasa, yabanci devletlerin Osmanliyi parçalamak istedikleri Tanzimat devri'nin politikasinda kendini hissettiremedi.

PİRİ REİS
Türk gemilerinin Karadeniz, Ege ve Akdeniz'den baska Kizildeniz'i de bir Türk gölü haline getirdiklerini, Bati Hindistan kiyilarinda sancak dalgalandirdiklarini görmüstük.
Hint seferine çikan ünlü deniz kumandanlarindan biri de Piri Reistir. Pirî Reis Hint seferine 30 kadar gemi ile çikmisti. Herhangi bir fetih gerçeklestiremedi ama Türk gemilerinin Hint Okyanusu'nda büyük bir güç oldugunu gösterdi.
Fakat, Hürmüz'ü kusatan Pirî Reis'in burasini ele geçirmeden kusatmayi kaldirmasi hos karsilanmadi ve azline sebep oldu.
Pirî Röis'in en önemli yani bir cografya ve kartografya bilgini olmasidir. Pirî Reis'ten sonra Süveys Kaptan-i Derya-ligi'na Murad Reis tayin edildi. Murad Reis de kisa süre sonra görevden alindi ve yerine Seydi Ali Reis getirildi. Seydi Ali Reis, Gucerat'a kadar üç yil süren bir sefer düzenledi. Portekiz donanmasiyla savasarak, Hint Okyanusu'nun azgin dalgalariyla mücadele ederek geçen bu macerali seferde de herhangi bir fetih olmadi. Fakat bu sefer Türk gemilerinin dünyanin bütün denizlerine açildigini gösteren baska bir olaydir.
Kanunî Sultan Süleyman zamaninda Habesistan (Etyopya)'da Türk hâkimiyetine alinmistir. Süleyman Pasa'nin Hindistan seferine katilan kumandanlardan biri olan Özdemir Bey (sonra pasa oldu) daha sonra Nilden güneye inerek Nübya'ya (Sudan'a) ulasmis, buradan doguya yönelmis, Eritre, Somali ve Habesistan'in önemli bölgelerini'ele geçirmistir. Bu bölgeler önce Misir beylerbeyligine baglandi, fakat daha sonra Habesistan beylerbeyligi haline getirilerek, Özdemir Bey, pasa rütbesiyle Habes beylerbeyi oldu.
Habesistan'in Hristiyan krali bir yil kadar sonra Portekizlilerin yardimi ile Türk hâkimiyetinden kurtulmak isteyince, özdemir Pasa 30 bin kisilik bir kuvvetle Habesistan fetihlerine basladi. Bu harekât sirasinda Nil'in kaynagina dogru ilerleyerek nehrin iki yaninda kaleler yaptirdi. Böylece beyazlarin ilk defa ayak bastigi bu yerlerde Türk hâkimiyetini kurdu. Bu putperestler diyarina saray, mescid, cami ve çesitli yapilarla medeniyet getirmeye çalisti.
Habesistan beylerbeyligi 7 yil süren Özdemir Pasa, bir tropikal hastaliga yakalanarak öldü (1560). Cenazesi, Habesistan'in (Etyopya'nin) Kizildeniz kiyisindaki Massava sehrine gömüldü ve yerine oglu Osman Pasa tayin edildi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|